Yirmi Yıllık Hıçkırık
Kahve içmek…Dünya’da her şeyi unutmanın başlangıcı ve evrenlerarası yolculuğun yakıt kaynağı. Çığlık kadar olgun, sessizlik kadar hırçınca.
Uykusuzluğum: “Uyumazsam unuturum, dedim hep. Gülerken hıçkırdım ben. Yalanlar yaşadım beynimin cehenneminde. Belirgin olamadım hiç. Duvara konuştum, yalansız ve vicdanımın en güzel edebiyatıyla. Belki konuşur diye bekledim. Unutur beni, dedim. Unuttu. Sıkıca sarıldım gene ona.”
Uykum: “Sen kazanmak için doğmadın” diyecek ilah bana.”
Uykusuzluğum: “Doğunca kaybettim belki de.”
Uykum: “Bazı şeyler erken oldu.Aşktan önce, nefret yaşadım ben. Birine güldüm, dert edindim birini. Yarı baygındım geçen sene. Söz vermiştim. İçtim gene sigarayı. Babamdan bana kalacak en büyük miras olan öngörüyle yaşayacağım. Adım gibi eminken bundan, “gayret etme, uyu!” diyor şeytan her sabah. Daha da fazla ısrarla…”
Uykusuzluğum: “Yaşama dair boş hamleler yaptım. Üzülmedim. Her sabah kustum içime. Ağladım kimi zaman. “Hayal kurulduğunda düştün hattan” derken Ados, beni kastetmişti belki de. Amaç uğruna doğmadım ben. Aynadan bir şeyler bekleyen insanlarla karşılaşmadım hiç. Ölüp, dirilebilenlerle de.”
Uykum: “Söz verdiğimi hatırlamıyorum anneme hiçbir şey için. Tutunamadım belki de, üstüne çay içtiğim zamanlardaki sevimsiz bakışlarımdaki gizli umutlarıma. Oysa ki öyle içten istemiştim ki, unuttuğum hayallerimi.”
Seçim mi? Uykusuzluğum en iyi seçenek gibi geliyor… Sessizliğin sonu ve umursamazlığın başkenti.