Zargana’yı okudunuz mu, bilmiyorum ama, gayet havalı olduğunu da düşünmüyorum. Kitabın teması gibi hayat şu an: İnsan olmasa da olur. Kalem kağıt hiçbir şey galiba, öyle yani. Mutfakta kalmak ve balkondan kuşlara konuşmak gibi:
İçses: “Gözler kalbin aynasıydı hani? Bireyler yaşayamadı o anı, ya da sahteydi mutluluklar. Gözleriden yaş gelmeyen gecelere devam ediliyor hâla .
Ağlamak isteği kuşlar kadar samimi ve isyan edecek kadar ukâlayız belki de ama, yok isyandan haber. Sanırım olmayacak da. Uzun bir süre olmalı yirmi yıl üç ay.”
Dışses: “En azından nefes almak haricinde her şey için.”
İçses: “Büyümeyi kabul etmemek ya da öyle sanma telaşı içinde kalmamak, sanmıyorlar… Örneğin, bir programın algoritması’na benziyor insanoğlu ama, try-catch-finally gibi olmaya çalışmak. Bir o kadar deneyimlerden ders çıkartamamak.”
Dışses: “Harita’dan silinmiş bir kasaba içerisinde yaşadığımızı varsayıyoruz bazen. Gerçeklere ne kadar kaldı dersin? “
İçses: “Ölmek istiyorum, zorundayız; sessizliğe hapsolmak istiyoruz. Unutulmuş şehrin hüzünsüz sokaklarında… Trafikte kulaklıkla dolaşıp, dünya’yı takmadığım bir yaşama yol almak istiyorum. Hesaplayacak kadar uğraş içine girdiğimizde üç buçuk yıl olmalı.”
Dışses: “Sabahları yasak bu cadde. Kahve suyunu koymaya üşendiğimiz gecelerimiz var bizlerin. Yazmak istiyorum, istiyoruz karanlıkta, ilham gelmiyor ya da yanlış zamanlama!”
İçses: “Nasıl oldu da böyle bir karaktere büründük, diyorum kendi halime bakmaksızın. İtici sebepler ve haklı ekseriyet kaplı dünya. Şehirleri gezmek isteği olan kaşif kadar gerçekçi ve bir o kadar seneler önceydi mutluluklarım. Tek zerre bile yok şimdi, eller boş. Annelerimiz için yaşıyoruz sanırım, onlar üzülmesin, yeterli.”
Dışses: “Küllerimden doğmak istiyorum, yardım eder misin?”
Recent Comments