“Sigara içmeyen bir insan düşün!
Ne kadar da zavallıca. İşte onun ben olduğunu iddia ediyorum size ve bu seksen günlük dönemde neler yaşadığımı anlatıyorum. Dinlemek zorunda değilsiniz.
O halde sekmeyi kapattığınızı varsayıyorum.
Anlaştık. Görüşmek üzere…
*
Dinlemeye karar verdin sanıyorum.
Peki, anlaştık o halde. Başlıyorum:
“Duygularım kanın pıhtılaşması gibi çoğalmıştı. Kan grubumu ilk öğrendiğim günü hatırlıyorum. Bu kadar heyecanlı değilim. Ne de olsa, kimse kan veremeyecek bana, dedemden başka. İzleyebiliyor olmanın mutluluğuyla çevirmiştim etrafımı. İzliyordum sonunda. Kanımın her damlasına kadar onu izlemekten kendimi alıkoyamıyordum.
İlk görüşümde kaçmıştım ondan, beynime yazmıştım adını. Ne ergence. Beni yeni fark edişiyle birlikte çığlık atmak istiyordum. Daha 18′dim. Aşk öncesi hazırlıklarıydı. Boktan bir gülümse belirmişti yüzümde: “Ya benden hoşlandıysa?” Kine daha da yakındım belki de…
Zor olsa da tanışmıştım. En kötüsü sigarayı bırakmıştım. Öyle sanıyordum. Bir şekilde flört ediyorduk. Blog yazılarımı okutuyordum ona, derslerde algoritma yazıyorduk beraber falan. İlgi odağımdaydı. Onun da benimle ilgilenmesini sağlamıştım sanırım. Milli Piyango’dan büyük ikramiye’yi kazanan Tren Şefi -bilmeyenler için: Şener Şen- gibi gülümsüyordum. Hatasız bir yüz hattına sahipti. Benim açımdan gayet mükemmel ve bir o kadar saçma mesajlaşma günleri geçiriyorduk. Ve bir süre sonra değişti. Çevrem…
Fare’den kaçan fil gibiydi, koşmaktan yorulmuştum, yeteri kadar kovalamıştım da.
Her defasında daha da fazla sabretmemi gerektiren şeyler yaşıyorduk, seviye atlıyor gibiydim. Yanlış duymadın, seviye atlıyordum. Aslında öyleydi, yalan söyleyemem. Benden başka bireylerin de hoşlanmış olduğu biriyle takılıyordum. Hatalarım’la yaşadım yıllarca, ve hatalarım da vardı elbet.
Her hazırlık öncesi panikleme evresi…
Sıkıldıysan hala şansın var kaçmak için.
Teşekkürler. Devam ediyorum:
Benden başka herkese yüz vermesiydi, kendimde aradığım hata. Paranoyakça davranışlar… Çok iyiydi aslında aramız, ta ki bir gün telefonundaki mesajı görene kadar. Eski sevgilisiyle barışmışlardı. Basamak gibi hissettim kendimi…
Birkaç hafta geçmişti böyle. Saatli bomba gibi kurulmuş ve zamanımı bekliyordum, “o gün” beynimdeki senaryo gerçekleşmişti. Birkaç saat sonra aradı beni, aylar geçmiş gibiydi benim için. Özür dileyecekti belki de ama, sessiz sinema oynayan çocuklar gibi dinledim sadece. Bir süre hiç konuşmadık.
Akşam aradı beni: “Olanlar neydi öyle?” Tabii bu kibarcası. Sustum. Sadece sustum ve ağladım. Olayın üzerinden aylar geçti. Hislerim yok olmuştu: “Yaşadıklarımı bilseydin, yemin ediyorum ağlardın!” demek istedim ama, ne değişecek?“ ”
…
Düşünüyorum da şu anda.
Unutalım bunları.
Recent Comments